BASMEN Dergisi (Aralık 2010)
|BİRER BİRER KAPATILAN MATBAA MESLEK OKULLARIMIZ VE AHİLİK MODELİ
Hepinize merhaba,
Öncelikle huzurlarınızda, uzun bir süre bu köşeden hem ahilik kültürümüz hakkında, hem de sektörün sorunları ve çareleri üzerine yazılar yazmış Ahilik Vakfı’nın kurucusu, ahilik hakkında en kapsamlı eserlerin hazırlanmasına imza atarak, sektöre uzun yıllar hizmette bulunmuş, MAS-SİT yönetim kurulu başkanlığını üstlendiği dönemlerde sitenin içine matbaa çırak eğitim merkezi yapılmasına öncülük etmiş, etiket sanayicileri derneğinin de kuruculuğunda bulunarak kültürel ve sektörel bir hazineyi hepimize miras bırakmış değerli büyüğüm,(babam) Galip Demir ve nezdinde sektörümüze emeği geçen artık aramızda olmayan tüm değerli matbaa ustalarını minnet ve rahmetle anıyorum. Bu köşeden ahilik yazılarının devamını şahsımdan talep eden ve bu yazıların yayınlanması imkanını sunan çok değerli BASMEN dergisi yöneticilerine teşekkür ediyorum.
Matbaacılık mesleğinde bulunan ve aynı zamanda Ahilik Vakfı kanalıyla ahilik kültürü üzerine araştırmalar yapan bir meslektaşınız olarak bu sayıda sizlere en sade şekliyle sektörümüzün içinde bulunduğu mesleki eğitim problemini ve çözümlerini anlatmaya gayret edeceğim.
Bugünkü konumuz mesleğimizin devamını ve gelişmesini sağlamak üzere özverili öğretmen, öğrenci kadrosuyla ve mevcut sınırlı imkanlar dahilinde, uzun yıllar sektörümüze kalifiye işgücü katmak için çalışıp, çabalamış ve sonunda da ya yıkılmış ya da kapatılmış olan matbaa meslek liseleri ve matbaa meslek yüksekokulları.
Bunlardan, İbrahim Müteferrika Matbaa Meslek Lisesi, ilk olarak Ankara 1. Sanat Enstitüsü içinde bir bölüm olarak 1946-47 yılında kurulmuştur. 1953 yılında sanat enstitüsü içinde bir bölüm olmaktan çıkarılmıştır. 1954 yılında öğretim süresi üç yıla çıkarılarak ayrı bir okul , müdürlük haline getirilmiştir ve “Matbaacılık Okulu” ismini almıştır.1961 öğretim yılı başında “Matbaacılık Okulu” olarak Gülhane Meydanı’nda, bir dönem matbaacıların ve gazetelerin yoğun olarak bulunduğu Cağaloğlu’na yakın mesafede bulunan yeni binasına taşınmıştır.1967 yılında “Matbaa Sanat Enstitüsü” ismini almıştır. 1974 yılı başında ise sanat enstitülerinin lise dengi sayılmaları nedeniyle okulun adı; “Matbaa Meslek Lisesi” olmuştur. 2004-2005 yılında Anadolu kısmı açılarak okulun adı ” Eminönü Matbaa Anadolu Meslek Lisesi ve Meslek Lisesi” olmuştur. 2006-2007 yılında Teknik Lise açılarak okulun adı ” Eminönü Matbaa Anadolu Meslek Lisesi Teknik Lise ve Meslek Lisesi” olmuştur. 2008-2009 öğretim yılında yeni çıkan yasa ile adı “İbrahim Müteferrika Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi” olmuştur. 2010 şubat ayında Kültür Bakanlığı’nın almış olduğu karar ile yıkılmıştır.
Şimdi biraz zamanda yolculuk yapalım. 13. yüzyıla, Anadolu topraklarına gidelim, Ahi Evran’ın kurduğu ahilik modeline bir bakalım. Ahiler de iki farklı ama bütünleyici eğitim metodu vardı. Bunlardan ilki teorik eğitimin verildiği zaviye eğitimiydi. Diğeri ise işyeri eğitimiydi. Meslekte yetişen çıraklar bir ustanın yanına emanet edilir, ustalar da kendi çıraklarına evlatları gibi sahip çıkarlardı. Usta ile çırak arasında, herhangi bir ticari menfaat veya çıkar ilişkisi gözetilmezdi. İşyerinde mesleki pratik bilgilerini geliştiren kalfa adaylarına işyerlerine yakın mesafede bulunan zaviyelerde de yolatası diye tabir edilen eğitmenler tarafından adab-ı muaşeret kurallarını barındıran fütüvvetname’ler(yemek yeme adabı, su içme adabı, söze başlama adabı vs.) öğretilirdi. Şimdi bütün bunlar size masal gibi gelse de bütün bunlar gerçekti. Örneğin,dericilik meslek dalında bir çırağın kalfa olabilmesi için 124 kuralı öğrenmesi gerekliydi. Her bir terfi için ve her meslek dalı için ayrı ayrı kurallar ve normlar belirlenmişti. Ahiliğin bu değerleri ve dönemi için gayet modern eğitim sistemi sayesinde, ekonomisi hızla güçlenen ve bugün bile dünyanın hiçbir yerinde henüz sağlanamayan sosyal barışı sağlayan Osmanlı İmparatorluğu, kısa bir sürede ekonomik açıdan tüm dünyaya hükmeden bir medeniyet halini almıştır. Buradan da anlaşılacağı üzere bugün batı dünyasının meslek eğitiminde benimsediği “on the job training system” yani “iş üzerinde eğitim sistemi”nin temelinde aslında tarihimizdeki ahilik eğitim sistemi bulunmaktadır. Yabancı araştırmacılar ve bilim adamları bunu kendi ağızlarından itiraf etmektedirler.
Kıssadan hisse, meslek okulları ve meslek yüksekokulları bulundukları binalardan taşınabilir. Ama yıkılmadan önce bu okullar yerine yeni okullar, yeni modern matbaaları andıracak binalar matbaacıların yakın olduğu yerlere mümkünse sitelerin bitişiğine veya yakınına yapılmalıdır. Hedef; donanımlı okullarımızda en gelişmiş teknolojik ekipmanları teslim edebileceğimiz kadroları ve kalifiye işgücünü yetiştirmek ve daima ilerlemek olmalıdır. Bana “Uzun yıllar bu okullar da doğru düzgün eğitim verilmedi çok donanımlı matbaacılar ve ustalar yetişmedi, kapatılırsa kapatılsın” dediğinizi duyar gibi oluyorum. İnanın öğretmen ve öğrencilerin bunda zerre kadar kabahati yoktu. İmkansızlıklar içinde ellerinden geleni yaptılar. Ama bu bir sistem hatasıydı. Ağaçlar yaşken eğilmediler yani bu öğrencilere pratik(uygulama) eğitim küçük yaşlarda verilmedi. Öğrenim dönemleri boyunca işyerlerine uzak mesafelerde olan okullarından ulaşım ve irtibat bizlerle(matbaacılarla) rahat sağlanamadı. Öğrenciler okul bitirince de hemen masabaşına geçmek istediler. Biz de o iş öyle kolay değil dedik. Alaylı yetişen usta ile okullu yetişen eleman arasında diyalog bir türlü sağlanamadı. Bunun çözümü kesinlikle okulların kapatılması olmamalıydı. Bunun çözümü basitti, gençlerin psikolojilerinden anlayacak, onların seviyelerine inecek usta öğreticiler yetiştirmek, öğretmenlerimizin teknik bilgilerini pratiğe dökmelerine sağlayacak ortamlar hazırlamak, veya mevcut yetiştirilmiş operatörlere formasyon (öğretme) eğitimleri vererek usta öğretici olmalarını sağlamak ve 1961 İstanbul’unda olduğu gibi matbaaların yoğun olduğu bölgelere meslek okulları inşa etmek.
Şunu kabul edelim ki bu okullar işe yaramıyor diye kapatmak veya kapatılmasına göz yummak, ses çıkarmamak hepimizin ayıbıdır ve bizi ilerletmez ancak gerilere götürür. Tarihimizde ki ahilik modelinden ders alınmalıdır, yaklaşık bundan sekizyüz yıl önce hedeflerinden şaşmamış, dini istismar etmeyen, döneminin bilim ocakları tekke ve zaviyelerde, öğrencilere verilen eğitim sisteminden, bundan yaklaşık yetmiş yıl önce köy enstitülerinin insana ve köylüye verdiği değerden, kısacası tarihimizden ders alınmalıdır. Ahilik kültürümüzdeki birlikte çalışıp, birlikte yaşama felsefesi bizi ferdi menfaatlerimizi herşeyin üzerinde tutma ihtirasından kurtarır. Düşünün yatırım yaptığımız değerlimiz, biricik güzel makinalarımız, diğergam* meslektaşlarımız ve kalifiye çalışanlarımız olmadığı müddetçe ne kadar güzel ve iyi bakımlı kalabilirler?
Okullarımızı birer birer kapatan saygıdeğer karar mercileri; herhangi bir arsa veya bina gösterilmeden alelacele yıkılan matbaa meslek lisesinin yerine eminim ki Topkapı Sarayı’ndaki o hazinelerin saklanabilmesi için çok ihtiyaç vardı. Ama unutmayalım ki bizim sektörümüzün de iş istihdamını sağlayacak, kültürlü yetişecek yeni nesillere ve ne yazık ki kıymetini pek anlayamadığımız İ.M.M.M.L. eski müdürü Musa Sungur Hocamız gibi ahiliği anlatarak ve anlattırarak yetişterecek onları yeşertecek değerlere ve akademisyenlere ihtiyacı var.
Matbaacılık mesleğine gönül vermiş kıymetli okuyucular, hep beraber taşın altına elimizi koymayıp, öncü mesleki sivil kuruluşlarımıza yeterli desteği vermezsek, ses getirici kampanyalara birlikte imza atmazsak, işyerlerimize yakın alanlarda kendi okullarımızı kendimiz yapamaz veya yaptıramazsak, meslek ve tarih bilincine sahip kuşakların yetiştirilmelerini sağlayamazsak, gelecek kuşaklar için saklamayı düşündüğümüz ve uğruna okullarımızı yıktığımız hazineler de, saraylar da bir bir elden gider. Tıpkı bugün bir bir kapatılan meslek okullarımız gibi. Bugünün moda tabiriyle inovasyon(yenilik) ve ar-ge hizmetlerinde bulunacak çağdaş ve teknolojiyi yakalamış matbaacı adayları yetişmediği müddetçe de biz hep birilerinin eline bakan taraf oluruz ve cumhuriyetimizin kurucusu Ata’mızın da söylediği gibi milli ekonomimizi de müreffeh kılamayız. Dolayısıyla çok sevdiğimiz, gönül verdiğimiz mesleğimizin eğitim kuruluşlarına sahip olamadığımız için matbaacılık meslek tarihi de bizi affetmez. Bundan ben dahil hepimiz aynı derecede sorumluyuz ve lütfen bu mesleki-sosyal sorumluluk projesi için hepimiz imkanlarımız dahilinde biraz daha duyarlı olalım; sesimizi duyuralım. Sürç-i lisan ettimse affola, esenlikler dilerim.
Süleyman Demir – 22/11/2010
Ahi Kült.Arş. ve Eğt. Vakfı Yön.Kur.Üyesi
www.ahilik.net
*Diğergam: Kendi için istediği birşeyi başkaları için de istemek, ahilik modelini kapitalizmden ayıran en belirgin özelliğidir. Kapitalizm de temel amaç birey ve bireyin menfaatleridir. Ahiler kendilerini düşündüğü kadar, başkalarının haklarını da gözetirler. Ben siftah ettim komşum etmedi oradan alışveriş yapınız, anlayışı ahilerin ticari düsturunu özetleyen ve anlatan güzel bir örnektir.