Ahilik nedir?
|Ahilik konusunda Süleyman Demir ile gerçekleştirilmiş olan röportaj :
Soru: Süleyman Bey öncelikle bugün bunca işiniz arasında görüşme talebimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederek başlamak istiyorum. Süleyman bey, Ahilik nedir? İlk olarak ne zaman ve nerede görülmeye başlanmıştır? Okuyucularımıza Ahilik hakkında neler söyleyeceksiniz?
Cevap: Bende hoş geldiniz diyorum size ve şahsınızda okuyucularınıza. Elimden geldiğince, dilim döndüğünce sizi konu hakkında bilgilendirmeye çalışacağım.Ahilik 13.yy da Anadolu’da ortaya çıkmış bir ekonomik sistemdir.Kurucusu Ahi Evran-ı Veli’dir. Ahi Evren de denmektedir.Ahi Arapça Kardeşim anlamına gelen ve Türkçede de Akı kelimesinden türediği öngörülen,yardım etmeyi seven kişi,eli açık,cömert,eli bol kişi anlamına gelen kelimedir.Ahilik teşkilatının kurucusu Ahi Evran, Azerbaycan’ın Hoş kasabasında doğmuştur(1171). Hoy, Türkiye’nin doğu sınırından 60km. uzaklıkta ve Sultan Tuğrul zamanından beri Türkler’in meskun olduğu bir bölgedir.
Ahi Evran’ın asıl adı Nasırüddin Mahmud el Hoyı olarak kayıtlara geçmiştir.Ahi Evran ilk eğitimini doğum yeri olan Hoy kasabasında aldıktan sonra,Maveraünnehir bölgesinde Horasana’a giderek orada ünlü alimlerden Fahreddin Razi ve hükemadan,Felsefe ve Kuran-ı Kerim tefsirlerini öğrenmiştir.Aynı zamanda kendisi tıp bilimi ile uğraşmış Hekim bir bilim adamıdır.Nitekim yılanın zehrinden pan zehrini üretmiştir,Evran lakabını bu şekilde aldığını yazılmış kaynaklardan öğreniyoruz.Evran İç Anadolu ve Orta Anadolu bölgelerinde yılanın büyüğü anlamına hatta Ejder anlamına gelen bir tabirdir.Ahi Evran Hazretlerinin hekimlik dışında ki mesleği Debbağlıktır(Derici).Debbağlığın piri olmuştur kendisi,Debbağlık alanında Pir olduktan sonra 32 sanat kolunda da bu ünvana ulaşmıştır.
Ahilik bakıldığı vakit,daha önce Selçuklu İmparatorluğu döneminde asıl ortaya çıkan bir sistemdir.Ancak etkileşim olarak bakıldığında Arap Fütüvvetnamelerinde de bir etkileşiminin olduğunu görüyoruz nitekim oturmak,kalkmak Fetah(Fütüvet öğrenengenç talebeler) adı verilen talebelere bu tip kaideler öğretilirken aynı zamanda melek bilgisi veriliyordu.Ancak Ahi Evran Veli Hazretleri bu Fütüvetnamelerden de etkilenen Ahilik modelinde Anadolu’da kurmuş olduğu sistem ile daha ziyade Anadolu’nun Türkleşmesi sürecinde 1071 Malazgirt zaferinden sonra bir Türk modeli olarak Ahilik sistemini inşa etmiştir.Fütüvetnamden ayrıldığı noktalar vardır, ancak etkileşim olduğunu bu gün bilim adamalrı tarafından kabul edilmektedir.Ahi Evran Veli Hazretleri daha ziyade Rasyonalist bir felsefeye sahip bir kişidir,İbn-i Sina ve Farabi’nin eserlerinden tercümeler yapmıştır aynı zamanda Siyasetname türünde eserleri vardır bu eserlerinde Selçuklu Hükümdarlarına özellikle nasihat türünde eserler ortaya koymuştur. Bu eserler özellikle Alaeddin Keykubat’a yazmış olduğu eserler vardır.
Soru: Burada bir soru sormak istiyorum bu söyleşimizi okuyan bir kişi konu hakkında detaylı birkaç basılı eser okumak isterse onlara söyleyebileceğiniz eserler var mı?
Cevap: Tabî’ ki Vakfımızın kurucusu Galip Demir Beyefendinin Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu ve Ahilik Kitabında ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır ayrıca Prof.Dr Ahmet Tabakoğlu, Prof.Dr.Ahmet Kala, Prof.Dr. Mikhail Bayram hocalarımızın kitaplarının faydalı olacağına inanıyorum.
Soru: Ahilik nasıl işlemektedir?
Cevap: Ahilik modelinin işleyişinden bahsedecek olursak yamaklık,çıraklık,kalfalık ve ustalık sistemini biraz ortaya koymamız lazım ki,hepsinin belli başlı kaideleri olan sistemlerdir.Belli kuralların öğrenilmesi idrak edilmesi neticesinde hiyerarşik yapı oluşturulmuştur.Bir çırak ın öğrenmesi gereken belli bir usul ve kaide var iken usta olmuş bir kişinin örneğin dericilik mesleğinde (her meslek dalında farklılıklar arz ediyor bu)740 usul ve kaideyi bilmesi gerekiyor.
Soru: Ahilik’te kadının rolü ve önemi nedir?
Cevap: Ahiler kadınlara çok önem vermişlerdir.Anadolu’da kadınlar birliğinin kuruluşunu temin etmede çok ciddi çalışmaları olmuştur.Tarihteki ilk kadın teşkilatı olan Anadolu Kadınlar Birliği(Bacıyan ı Rum Teşkilatı) Ahi Evran Veli Hazretlerinin eşi Fatma Ana dokumacılıkla uğraşmış bir kimse olarak meslek piri olarak ön plana çıkmış kadınları örgütlemiştir ve işine, aşına, eşine sahip ol adabıyla onlara tavsiyelerde bulunmuştur.Kadının hem eşine destek olmasını sağlamış hem ekonomik açıdan hem de manevi açıdan ve bu gün modern anlamda düşünebileceğimiz kadını o dönemde uygulamışlardır. O dönemde Avrupa’da böyle bir uygulamayla karşılaşmak mümkün değildir bu da önemli bir anekdottur.
Soru: Sayın Demir Şed Kuşanma Nedir? Açıklayabilir misiniz.
Cevap: Ahilik kaidelerinin uygulandığı döneme ait tarihi belgelerde,çıraklıktan kalfalığa,kalfalıktan ustalığa geçişte yapılan törenlere ait pek çok bilgi vardır.Her sanat dalının özelliklerine göre uygulanan bu törenlerdeki ana temanın değişmediğini görmekteyiz.Ahlaka,çalışmaya,çevreyi korumaya,bilgiye,tecrübeye,insanları sevmeye,görgüye dayalı öğütler ile bunlara ait rumuzlar birbirine çok benzemektedir.Bu törenlere “Şed Kuşanma” töreni denilmektedir.
Soru: Ombudsman’lık Hakkında bize neler anlatabileceksiniz sayın Demir.
Cevap: Bu gün 90 ülkede faaliyet gösteren Ombudsman’lık kurumu her ülkede farklı isimlerle anılmaktadır.İngiltere’de Parlamento Komiseri,Fransa’da Arabulucu,Kanada’da Yurttaş koruyucusu,İtalya’da Sivil Haklar Savunucusu.Avusturya’da Halk Avukatı,İsveç’te Ombudsman,Polonya’da Yurttaş Hakları Savunucusu denmektedir.Fakat gördüğü hizmetler açısından birbirine benzemektedir.Daha çok yönetimin adil olmayan tutumlarına karşı,yurttaşların şikayetlerini savunacak bir kuruma duyulan ihtiyaçtan doğmuştur.
Ombudsman’ın doğuşu konusunu ele alan araştırmacılar Ombudsmanlığın aynı kaynaktan beslendiğini kaydetmektedirler.Bu kurumun ortaya çıkışı,1809 tarihinde İsveç Anayasa’sında Anayasal bir kurum olarak yer almasıyla başlar.Gerçi bu kuruma benzer kurumlara daha önce bazı ülkelerde rastlandığı araştırmacılar tarafından bildirilmektedir.Bu kurumun bizi ilgilendiren en önemli yanı 15 yaşında tahta geçen,daha sonra ülkesindeki karışıklıkları düzeltmek için uğraşan genç İsveç Kralı XII.Karl’ın serüveni ve bu konudaki isabetli kararıdır.
Demirbaş Şarl olarak tanınan, İsveç Kralı XII. Şarl’ın Osmanlı Ülkesinde yaşamak zorunda olduğu 1709-1714 arasındaki konukluk/sürgün yıllarında Stockholm’deki yöneticilerin ve yargıçların yasalara gereği gibi uymasını gözetecek, uzaktaki kralın gözü kulağı olacak bir bireyi (Hogst Ombudsman) atamasıyla doğmuş ve 1809 İsveç Anayasası’nda da Anayasal bir kurum olarak yer almıştır. Bir görüşe göre kral Osmanlı topraklarında kaldığı süre içerisinde oradaki Ahilik ve Kadılık teşkilatından etkilenmiş ve bunun üzerine kendi ülkesinde böyle bir sistem kurmuştur.
1. Osmanlı hukuk düzeninde Başkadı insanların haklarını adaletsizliğe ve kamu görevlilerinin güçlerini kötüye kullanmalarına karşı korumaktaydı. Demirbaş Şarl’ın ilk Ombudsmanı sürgün/konuk olarak bulunduğu Edirne Yakınlarındaki Demirtaş Paşa konağındayken ataması, kurumu Osmanlı İmparatorluğu’nda görüp de kendi ülkesine taşıdığı yolundaki görüşlerin oluşmasına neden olmuştur. Nitekim Paris Yerel Yönetim Ombudsman’ı, yıllık raporunun Ombudsmanın tanıtımına ayırdığı bölümün birinci paragrafında ‘kurum her ne kadar 18. yy başında İsveç’te ortaya çıkmışsa da, İsveç Kralı’nın Osmanlı İmparatorluğu’nda görüp kendi ülkesine uyarladığı bir kurumdur’ demektedir.
2. İsveç sisteminden etkilenerek, Ombudsmanı uygulayan ilk ülke 1919’da Finlandiya oldu. Finlandiya’yı 1955’te Danimarka takip etti ve 1963’de Norveç’te ve Yeni Zelanda’da da kabul edildi.
3. Bugün Ombudsman kurumu, aralarında Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya, İsrail, Hindistan, Nijerya ve Portekiz’in de bulunduğu 100’ün üstündeki ülkede ulus, bölge, şehir ve belediye bazında uygulanmaktadır. Bu durumu, bazı yazarlar ombudsmanlık patlaması yaşanmaktadır tabiriyle ifade etmektedir. Türkiye’de de yapılan tartışmalardan sonra Kamu Denetçisi kavramının kullanılması benimsenen görüştür.
Soru: Süleyman Bey siz Ahi misiniz.Ne zamandır Ahi siniz? Ahiliğin neresindesiniz?
Cevap: O dönemde yaşıyor olsaydık ben şu an henüz kalfalık seviyesinde olurdum. Şöyle açıklayım.Yaklaşık 15-16 yıldan beri çıraklıktan başlamak koşuluyla matbaacılık mesleğindeyim. Bir yandan da eğitimimi devam ettirerek İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilim Tarihi bölümünden mezun oldum. Ahilerin Türk kültür ve eğitim hayatına etkileri isimli tezimle mezun oldum. Ahi olabilmek için öncelikle o dönemde yaşamış olsaydık Ahi olmayı talep ederdim,olmak için elimden gelen her şeyi yapardım ama bir insan ben Ahiyim diyememelidir. Ona bu payeyi çevresi vermelidir,şu an üzülerek söylüyorum ki benim Ahi olup olamayacağıma karar verebilecek bir makam maalesef yok. Ben Ahilik Vakfı yönetim kurulu üyesiyim, çoğu insan diyor ki biz Şed kuşanmak istiyoruz Ahi olmak istiyoruz bizi Ahi yapın. Estağfurullah bizler henüz o seviyede değiliz, bizler öyle bir heyet değiliz veya öyle bir bilir kişi değiliz. Nasıl seçilir?Yok mu?Var Anadolu’ya gitseniz ne Ahiler var gerçek Ahiler orada. Ben bu gün Sanayiciyim Ahiliğe sahip çıkıyorum ama benim el emeği,göz nuru yaptığım bir mesleğim yok nihayetinde ben Ahiliğin ilkelerini çok seviyorum çok ta özeniyorum, hiçbir şeyim olmasaydı keşke öyle bir mesleğim olsaydı çıraklar,kalfalar,ustalar yetiştirebilseydim.
Soru: Sayın Demir son olarak Ahilik Vakfı olarak bildiğim kadarıyla Üniversite Öğrencilerine ücretsiz dil kursu vermektesiniz bundan da biraz bahsedebilir misiniz.
Cevap: Eğitim diyoruz yarınlarımız diyoruz gençlerimiz için.
Soru: Peki neden sadece Üniversite,Orta okul Lise Öğrencileri neden bunun dışında?
Cevap: Sizde takdir edersiniz ki bu eğitim tamamen Vakıf yönetim kurulunun kendi karşıladığı bir şey bizim Vakıf olarak hiçbir gelirimiz yok 40 civarında(gönül istiyorki bu rakam yüzlerce olsun) Çapa Tıp Fakültesi olsun Mühendislik v.b bizim bursiyer öğrencilerimiz var bu çocuklarımıza şimdilik bu eğitimi verebiliyoruz.Bu 40 öğrenci de açıkçası Yalçın bey İngilizce talebi oldu dil eğitiminde yetersiz oldukları ve dil sınavlarında başarılı olamayacaklarını bize bildirdiler bu konuda destek istediler.İngilizce dersi açılabilirse iyi olacağını söylediler.Bizde yönetim olarak bir karar alarak bu çocuklarımıza bunu sağlamaya çalışıyoruz.
Röportaj : Yalçın Altın