Kültür Başkenti İstanbul ve Ahilik
|Ahilik kültürünün tanıtılması ve yaşatılması için uzun yıllar emek ve hizmet vermiş Ahilik Vakfı’nın kurucusu sevgili babam Ahi Galip Demir’i saygı ve rahmetle anıyorum.
AHİLİK NEDİR?
Galip Demir, “Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu ve Ahilik” isimli eserinde ahiliği şöyle tanımlar: Ahilik, 13.yüzyılda moğol istila ve yağmalarının da egemen olduğu Anadolu’nun Türkleşmesi sürecinde, göçebe toplum yapısından yerleşik toplum yapısına geçmeleriyle doğan mesken ve meslek edinme ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla kurulan meslek ve meslek gruplarının dayanışmasını sağlayan sosyo-ekonomik bir sivil toplum teşkilatıdır. Ahilik terim olarak, Türkçe’de akılık cömert kimse anlamında kullanılırken, Arapça’da ahi-kardeşim anlamında kullanılmaktadır. Bugün her iki anlamda ahiliği ifade etmekte kullanılabilmekteyiz. Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşunda etkin olan dört zümreden biri ahiler bir diğeri ahilerin kadın kolları olan Baciyan-ı Rum’dur. Baciyan-ı Rum tarihte kurulan ilk kadın teşkilatıdır ve Ahi Evran’ın eşi Fatma Hanım tarafından dokumacılık meslek kolundaki hanımlardan kurulmuştur. Bu teşkilat eşini kaybetmiş, kimsesiz ve yardıma muhtaç hanımlara meslek öğretmiş ve evlendirmiş, topluma kazandırılmalarını sağlamıştır.
Halil İnalcık Devlet-i Aliyye isimli kitabında ahiliği bakın nasıl anlatıyor: Fütüvvet, ahilik “adabı”, yani belli ahlak ve davranış kuralları, yüzyıllar boyunca Anadolu Türk halkının milli karekterini belirlemiştir. Bugün sosyal antropologların Türk köy ve kasabalarında sıradan Türk insanının davranışları üzerinde tespit ettikleri özellikler, olağanüstü bir konukseverlik, güç durumda olanların yardımına koşma, özveri ve dayanışma, emece denilen tarlada hep birlikte ortak çalışma, büyüğe saygı, hırsızlıktan, cinsel tacizden ve başkası aleyhinde kötü söz söylemekten dikkatle kaçınma, (eline, beline, diline hakim olma), yiğitlik ve civanmertlik hepsi fütüvvetnamelerde telkin edilen ideal insan sıfatlarıdır. Köylerde gençler, geceleri yaran veya konuk odasında toplanıp bu fütüvvet kurallarını öğrenirler. Bu yaran, misafir odaları eski zaviyeleri anımsatır. Bu adet bu güne kadar gelmiştir. Fütüvvet, ahilik, keza kasaba ve şehir nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturan esnafın davranışlarını belirlemiştir, ahi zaviyelerinde genç işçilere alçakgönüllülük, sosyal dayanışma, özveri, ustaya itaat gibi esnaf lonca örgütünün gerektirdiği bir ahlak eğitimi verilirdi. Osmanlı zanaatları çırak-kalfa-usta hiyerarşisinde öğrenildiğinden, fütüvvet adabı, sosyo-ekonomik yapının temel ahlaki işlevini yerine getirmekte idi.
İşçilerin ahlaki sosyal ve iş disiplini, fütüvvetnameler ve ahi zavyelerince sağlanırken, şehrin üretim koşulları, esnaf teşkilatı ile devletin işbirliği sayesinde ayarlanırdı. Bu koşullar siyasi iradenin her an esnafa müdahalesini gerektirirdi. Ortaçağın dış pazara mal göndermeyen kasaba ve küçük şehir ekonomisi, Osmanlı esnaf teşkilatını ve etik koşullarını belirlemiştir. Küçük şehirde, yerel mal üretiminin şehir ihtiyacına göre ayarlanması gerekirdi. Talep sınırlıdır, bu nedenle fazla üretim fiyatın düşmesine ve esnafın zarara uğramasına yol açar. Noksan üretim ise, fiyatın fazla artışına neden olur ve tüketicinin zararınadır. Bu nedenle şehrin nüfusuna göre üretimin ayarlanması gerekmektedir. İşte bu koşullar kasabada esnaf teşkilatının temel ekonomik sistemini belirler. Ortaçağ esnaf teşkilatında her sınıf mal üreticisinin sayısı, yani üretimi şehrin nüfusuna göre ayarlanmıştır. Mesela Beypazarı’nda 10 fırın ustasına izin verilmişken, İstanbul’da 150 ustaya izin verilmiştir. Talep arttığı zaman kenar mahallelerde koltuk denilen kaçak ustalar ortaya çıkar. Bu kaçakları yasaklamak için esnaf devlete başvurur. Esnaf ustaları , esnafın seçiminden sonra padişah beratıyla onaylanırdı. Devlet genellikle beratlı esnafı desteklerdi. Böylece esnafla devlet arasında gittikçe kuvvetlenen sıkı bir işbirliği ortaya çıktı. Osmanlı’dan önce bu işlevi, şehirde esnafın lideri olan güçlü zengin ahi babalar yerine getirirlerdi. Öbür yandan mal kalitesini koruma, esnafın çırak-kalfa-usta nizamı, imtihanlarla sağlanırdı. İç örgüt böylece, devlet kontrolü dışında idi. Osmanlı döneminde devlet, ihtisab kanunları ile mal kalitesini belirlemiş ve pazarda muhtesip teftişi ile kontrolünü arttırmıştır. Bununla beraber esnaf kendi iç nizamlarını oldukça korumuştur; her esnaf kendi usta ve idarecilerini kendisi seçerdi. Seçimden sonra kethüda, yiğit-başı, padişah beratı aldıktan ve devlet bürolarında saklı defterlere kaydolunduktan sonra loncada gerçek otorite ve yetki sahibi olurdu.
Ahiliğin ahlak ve erkanını tespit eden Ömer Suhreverdi’nin eserleriyle sufi inanışlarıyla zenginleşen fütüvvetnameler, Anadolu’nun her tarafına yayıldı, şehirlerde ve köylerde fütüvveti benimseyen ahi zaviyeleri kuruldu. Sultanlar ve özel kişiler, vakıflar yaparak bu zaviyeleri desteklediler. Osman ve Orhan dönemlerine ait vakıf kayıtları, Osmanlı ülkesinde erkenden birçok ahi zaviyesinin kurulmuş olduğunu göstermektedir. Selçuklu sultanları Moğol egemenliği altında ülkede siyasi güç ve kontrolü kaybettiklerinden şehirlerde ahiler yalnız ekonomik-sosyal yaşamda değil, kamu güvenlik sorumluluklarını da yüklendiler. İbn Battuta bazı büyük şehirlerde baş ahinin bir sultan gibi davrandığına tanık olmuştur. Mesela, sof imalatı ve ticaretiyle zengin bir şehir haline gelen Ankara’da Ahi Şerafeddin şehrin kamu işlerinde egemendi.
Çıkış noktası orta Anadolu olan ahilik kurumunun Kudüs Hebrew Üniversitesi’nde Müslüman halklar tarihi profesörü Amnon Cohen’e göre Osmanlı Dönemi’nde Kudüs’te “şeyh” ve “Ahi Baba” teriminin belirgin bir dinsel çağrışım olmaksızın loncalar tarafından esnaf lideri anlamında kullanıldığını, Kahire ve Kudüs’te karma loncalar olduğunu, kadı tarafından gayrimüslim kişilerin de loncaların başına atandığını belirtmektedir.
AHİ EVRAN KİMDİR?
Asıl adı Nasreddin El-Hoyi olan Ahi Evran, İran’ın Hoy kasabasında dünyaya gelmiştir. Pozitif bilimler üzerine çalışmıştır. Hocaları kayınpederi de olan Evhadüd-Din Kırmani ve Fahreddin-i Razi’dir. İbn-i Sina ve Farabi’den tercüme eserleri vardır. Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykubat’a nasihatname türünde eserler yazmıştır. (Letaif-i Gıyasiyye, Letaif-i Hikmet) Asıl mesleği dericiliktir. Önce kendi meslek kolunu teşkilatlandırmış daha sonra 32 farklı meslek kolunun piri olmuştur. Ejder (büyük yılan) ehlileştirdiği ve konuşarak sakinleştirdiği için ejder anlamına gelen evran lakabını almıştır. Mesleği gereği yılanlarla münasebeti olduğu için yılanın zehrinden, panzehiri üretmiştir ve tıp bilimiyle uğraşmıştır.
YENİ DÜNYA EKONOMİSİNDE BÜTÜNCÜL MODELLER
İSRAİL’İN MODELİ: TEFEN
Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü öğretim üyelerinden Dr.Fahri Karakaş İsveç’te katılmış olduğu “Academy of International Business” konferansında ilgisini en fazla çeken sunumun İsrailli iş adamı Stef Wertheimer’in ortaya koyduğu TEFEN modeli olduğunu belirtiyor. Ortadoğuda kalıcı barışın sağlanmasının endüstriyel gelişimden, kalkınmadan ve istihdam oluşturmadan geçtiğine inanıyor. TEFEN, teknoparklar, endüstriyel parklar ve inkübatörler içeren bütüncül bir model. Modelin beş ayağı var:
1) Endüstri
2) ARGE ve Teknoloji Üretimi
3) Eğitim ve Üniversite
4) Çevre ve Yaşam Alanları
5) Sanat ve Kültür
TEFEN, entegre bir yaşam ve üretim platformu. TEFEN modelinde yaşam, öğrenim, üretim, kültür ve araştırma ortamları iç içe yer alıyor. Binlerce hektar alanda inkübatörlerde teknoloji üretiliyor, gençlere istihdam sağlanıyor, imkan veriliyor, girişimcilere risk sermayesi sağlanıyor ve girişimciler iş kurup büyütüyorlar. Bu modelde üniversite ve endüstri beraber çalışıyor. Bilim-yenilik-teknoloji-üretim-pazarlama-satış zinciri etkin şekilde kuruluyor ve işliyor. Onlarca patent üretiliyor, binlerce ARGE projesi devam ediyor.
Dr.Karakaş Türkiye’nin şaha kalkmasının kritik anahtarının ise çağdaş ahilik modelleri oluşturulmasında olduğunu vurguluyor. 21.yüzyılın küresel sınırlar ötesi inovasyon, yenilik, teknoloji, üretim, istihdam ve yatırım ortamlarını oluşturmalı , buraları küresel cazibe merkezleri haline getirmeli, Ar-Ge’li girişimciliği teşvik etmeli ve genç girişimcileri teşvik ve destek mekanizmalarını arttırmalıyız. Bu hususta yardımseverliğe ve dayanışmaya dayalı sivil idari yapıları olan özerk ve otokontrol mekanizmaların işlediği Ahilik modelleri kurmamız gerekliliğinin önemle altını çiziyor.
YERLİ KALKINMA MODELİ: AHİLİK
1) Okullarda ahilik (iş ahlakı) eğitimi,
2) Öğretici (formasyon bilgisine sahip) üreticiler yetiştirilmesi,
3) Mesleki Eğitim Kuruluşlarının revizyonu, (öğretici üretici-öğrenci işbirliği)
4) Teknopark, (öğretici üretici-akademisyen işbirliği)
5) Üretimin Kümelenmesi, (üretim partnerleri)
6) AR-GE inovasyon Teşviki, (yenilikçi ürün teşviki)
7) Koşulsuz Müşteri Memnuniyeti,
8) Atamanın olmadığı otokontrole dayalı özerk ve sivil yapılanma,
9) Ticari anlaşmazlıkların önüne geçilmesi için tarafsız meslek ombudsmanları seçilmesi,
10) Sosyal Dayanışma ve yardımlaşma,
Ahilik Vakfı Bilim Kurulu Başkanımız ve İstanbul Üniversitesi Teknopark AŞ. Danışmanı, Ekonomi ve Ekonomi Tarihi uzmanı Prof.Dr. Ahmet Kala aynı hammaddeyi talep eden üreticilerin ve küçük sanayi işletmelerinin ahilik dayanışması ve emek yoğun çalışma şekliyle ile bir araya gelerek ortak tedarik ve ortak lojistik sistemlerini geliştirerek büyük şirketlerle rekabet edebilir hale gelebileceklerini, hem de daha fazla istihdam sağlayabileceklerini ve işsizliğin azalacağını belirtiyor. Siparişlerin bir kanaldan alınarak işletmelere kapasitelerine göre üretilmek üzere paylaştırılması ve talep oranına uygun hammadde talebinde bulunulmasının hem stokçuluk yapmayı engelleyeceğine hem de stok maliyetlerinin azalmasını sağlayacağına değinerek tüm işletmelerin bu sistemde çalışır hale getirilmesinin sağlanabileceğine kanaat getiriyor.
İKTİSAT AHLAKI VE AHİLİK
Sanayi devrimiyle başlayan, ekonomik ve sosyal farklılaşmanın getirdiği sorunlar, batılı düşünürleri uzun zamandan beri meşgul etmiştir. Bunların en önemlilerinden biri olan Max Weber’e göre Asketik protestanlıkta mülk sahibi olmanın verdiği doğal zevke var gücüyle karşı çıkılmış, tüketim özellikle lüks tüketim sınırlandırılmıştır. Özellikle metodist protestanların, çalışkan ve tutumlu oldukları için mülkleri çoğalmış bununla orantılı olarak dünyevi arzuları ve yaşam kibirleri artmıştır. Burada tasarruf sağlayabilmişler ancak kutsanmak için yardım etmeyi unutmuşlardır.
İskoç filozof Adam Smith “Yemeğimize kasabın, biracının ya da fırıncının yrdımseverliğinden değil, onların kendi çıkarlarını gözetmeleri sonucunda elde ederiz. Onların insancıllıklarına değil, öz sevgilerine sesleniriz ve hiçbir zaman kendi ihtiyaçlarımızdan değil, hep onların kazançlarından söz ederiz.” demektedir. Ahilik Vakfı kurucu üyelerinden Prof.Dr. Ahmet Tabakoğlu batı dünyasının bu iktisat anlayışı karşısında “Kapitalizmin oluşturup idealize ettiği homo economicus’un (ekonomi bireyciliğinin) temel amacının menfaat olduğunu, bunun somut şeklinin ise burjuva olduğunu söyler. Osmanlı’da ise toplum yararını kendi çıkarından üstün tutan, kanaatkar fakat müteşebbis insan tipi idealize edilmiştir. Ahiler bunların somut örnekleridir. Ahiler’in ortaya koyduğu yazılı kanunlar yani fütüvvetnamelerde en önemli ilke sosyal dayanışma ve hizmet anlayışıdır. Bu konuda din farkı bile önemli değildir.
Weber’in protestan inanç sistemine benzer bir yaklaşımı islam dini sistemi içinde Sabri Ülgener ve Orhan Türkdoğan aramışlardır. Orhan Türkdoğan İslam Ekonomik Sistemi ve Weberci Görüşler isimli çalışmasında hem islamiyet hem de protestanlık belirli kalıplar içinde benzer kuralları ve yaptırımları ileri sürerken, kendilerine özgü iş ahlakını oluşturduğunu da ifade eder. Dostluk, kardeşlik, dayanışma, çalışma, cömertlik, helal kazanç ilkeleriyle ahilik iş ahlakının asıl kaynağını meydana getirmektedir.
Ahilik Vakfı kurucularından araştırmacı yazar Galip Demir batının iş ahlakının temelinde protestan ahlakı olduğunu, günümüzde ülkemizdeki ahlaki yapının da ahilik ahlakına dayandırılması gerektiğini belirtiyor. Ahlakın ithal edilerek sağlanmasının mümkün olamayacağını söylüyor.
GÜNÜMÜZ İŞ HAYATINDA AHİLİK UYGULAMALARINA BENZER ÇAĞRIŞIMLAR
SANAL PAZAR VE NETWORK AĞI İLE ÜRETİCİ VE TÜKETİCİ GRUPLARININ BULUŞMASI
Alibaba, discovery.ariba.com, maxtrader.eu, mfg.com/en/ gibi web sayfaları sanal pazarda önemli bir yer edinmişlerdir. Dünya üzerindeki tüm tüketicileri bir araya getiren bu siteler, siparişi internet üzerinden yayınlayarak geniş bir ürün yelpazesinde üretici ve tüketiciyi bir araya getirmektedirler.
BÜYÜK ŞİRKETLERDE İŞ ETİĞİ KURALLARININ BELİRLENMESİ, UYGULANMASI VE YAPTIRIMLARI
Enron, Tyco, world.com, Arthur Andersen gibi küresel şirket skandallarının ve büyük çapta yolsuzlukların ardı ardına yaşanmasından sonra ABD’deki bütün işletme okulları ve MBA programlarında müfredatlara “İŞ ETİĞİ” dersi zorunlu olarak eklenmiştir. Etik, ahlak, değerler, vicdan, maneviyat, sosyal sorumluluk bugün Amerika’nın okullarıdaki en önemli gündem konularıdır. Çok uluslu şirketler ve lider firmalar birer birer kalite odaları ve “Sosyal Sorumluluk” departmanları açmakta, çalışanları için dünya genelinde iş yeri etiği el kitabı bastırarak şirket politikalarında bir dönem ahilik sisteminin temel prensiplerinden olan işyeri ve iş ahlakı konusuna büyük önem vermektedirler. Bu sayede işyerinde uygun olmayan taciz/ayrımcılık, işyerinde şiddet, madde kullanımı, ticari rüşvet, devlet görevlilerine yapılan uygunsuz ödemeler, para aklama, ürün saptırmadan kaçınma, şirket varlıklarının uygunsuz kullanımı, adil rekabet ve çevre koruma kalitesi gibi konu başlıklarıyla tüm çalışanlar bilinçlendirilmekte ve uygun olmayan davranışların yapılmaması kendilerine hatırlatılmaktadır. Kurallara uymayanlara para cezasından, şirketten tasfiye edilmeye kadar pekçok ceza verilmektedir. Aynen 13. yüzyılda ahilerin fütüvvetnamelerinde öğütlediği kurallar ve uymayanlara yönelik ceza-i müeyyidelerin uygulanması gibi. Örnek: Belirlenen standartlara uygun üretim yapmayan, ikazlara rağmen müşteri memnuniyetini sağlayamayan derici esnafın kusurunun tespit edilip çarşı içinde “Pabucunun Dama Atılması”. Bugün bildiğimiz pabucu dama atma tabiri dilimize o dönemden yerleşmiştir.
ON THE JOB TRAINING – İŞ ÜZERİNDE EĞİTİM
Ahilik sistemine göre öğrenci çırak gün boyu çalışma atölyelerinde ustalarından pratik-uygulamalı eğitim alır, işyerinden sonra zaviyelerde adab-ı muaşeret kurallarının öğretildiği ahlak ve teorik eğitim verilirdi. Bugün bu sistem özellikle Avrupa’daki meslek okullarında ve meslek yüksek okullarında yaygındır.
TSE, ISO VE GMP UYGULAMALARI
20/09/2010
Süleyman Demir
Ahi Kült.Arş. ve Eğt. Vakfı
Yön.Kur. Üyesi